1 Eylül 2010 Çarşamba

Eyvah ne giyeceğim?

Arada bir 'gel-git'ler yaşatan sendromlardan en önemlisi "Bugün ne giysem?" karmaşasıdır.
Rutin olarak gittiğimiz ortamların en dejenere polemiği için çözüm 'basit düşünmek'
Sıkıntılı gibi görünen şu 'Ne giysem' adlı açık oturuma girmeden sizlere birkaç ipucu vermek istiyorum.

İşte walktrend tavsiyeleri;
-Ne giyeceğini bir önceki geceden az çok kestir...

-Dolabında en çok giydiğin kıyafetlerin değil, az giydiğin giysilerin göz önünde dursun...

-Boş bir gününde gardrobunda neyin var neyin yok bir sayım yap...

-Hiç giymediğin kıyafetlerini sana çok yakışan kıyafetlerle kombine et...

-Gardrobumda hiç bir şeyim yok diyorsan acilen aksesuar alışverişine çık...
-Hem rahat giyinip hem de şık olabilirsin!

-Eğer canın o gün hiç giyinmek istemiyorsa 'eşofman style' tam sana göre..

-Dolabında her zaman “acil durumlarda kırınız” adlı bir köşen olsun

-“Değişik bir ortama gideceğim nasılsa” deyip aynı şeyleri giyme çok pis pişti olabilirsin aman dikkat!

-Gideceğin ortamda pişti olabilme ihtimalin varsa sıra dışı olmanın tam zamanı

-Cesur giyineceğin günler kendine güvenin de tam olsun

-Gömlek, gömlek, gömlek nereye kadar

-Kışında T-shirt giyebilirsin

-Atkı, bere takmam diyorsan iki kere düşün

-Alışverişe çıkacak paran yoksa eskileri çıkarmanın zamanı geldi

-Ayakkabı seçimini en sona bırakma

-Trençkot giyeceğin günler pantalonunu önceden seç

-Yazlık pantalonlarını yaza saklama

-Triko adamı yakışıklıda yapar kıroda (seçimine dikkat et)

-Çok fazla da düşünme “Ne giysem?” diye en iyisi giyin ve çık!!

29 Ağustos 2010 Pazar

İstanbul Fashion Week Rüyası











Dünyanın en önemli metropollerinden biri olan ve 2010 Avrupa Kültür Başkenti çerçevesinde birbirinden güzel etkinliklere imza atan İstanbul, İFW'nin sayesinde bir kez daha modaya doydu.

Aslında konuşacak o kadar şey var ki, hangisinden başlasam bilemiyorum. 
Liste şöyle;
Geçen sefer olduğu gibi (Meg Ryan) medyada 'Manşet Etkisi' yaratacak birinin (Anna
Kournikova) getirilmesi, İSTEMİYORUZ! (İlk bakışta kötü, ama Türkiye'de buna hala ihtiyaç var)

Frikiklerle manşet olan bir İFW, İSTEMİYORUZ! (Yoksa istiyor muyuz?)

Defilelerde çıkan izdihamlar, İSTEMİYORUZ!

Gönüllü çalışanlar, İSTEMİYORUZ! (Nasıl seçildiği hakkında en ufak bir fikrim yok)

Kapanış defilesinde onca davetli sırada beklerken yandan süzülen 'Vip görünümlü şahinler', İSTEMİYORUZ! (Fatura Koton'a kesildi ama PR'ların hiç mi suçu yok?)

Beklenenden fazla ilgi, İSTİYORUZ! (Ama bu neden hesaba katılmıyor?)

Organizasyona festival havası katan 'base'ler, KESİNLİKLE İSTİYORUZ! (Geçen 


seferki Santralistanbul'a kıyasla, İTÜ Taşkışla Kampüsü tabiri caizse 'Cuk' oturmuş)






Böyle güzel 'After Party'ler, İSTİYORUZ! (Su ada'da iptal edilen kapanış kokteyli yapılsaydı belki bu kadar güzel olmazdı)

Ayrıca bahsetmeden edemeyeceğim Alessandra Ambrosio'yi ölmeden dünya gözüyle görmek nasip olmadı (Koton'da pide kuyruğuna takılanlardanım evet) ama içeri almayan güvenlik görevlilerin tavsiyesi üzerine' 'seksi ablamızı' dev ekrandan izleyebildim. 

Buna rağmen organizasyonun kapanış etkinliği yani 'After Party'si o kadar iyiydi ki 'Koton facia'sını çabuk atlattık.
Bu arada defileler bir kenarda dursun ama ben bahçedeki sokak modasını alacağım... 










Ne olursa olsun Fashion Week rüya gibi geldi ve geçti. Taşkışla'dan çıkarken gerçek dünyaya alışmakta zorluk çektik desek yalan olmaz.
Bir sonraki İFW'yi dört gözle bekliyorum...